14 Ocak 2012 Cumartesi

Four Lions / Bir Mastürbasyon Malzemesi: Aptal Müslüman.


2000 yılında hayatını kaybeden Yale Üniversitesi psikoloji bölümü profesörü Irvin Child, dogmatizm ve özgürlük konusunu ele aldığı makâlesinde çok ilginç tespitler yapıyor:

“ Hangi tür olursa olsun dogmatizmden bir kısır döngü başlar.Kişinin güvenliği dogmatizmi besler ve dogmatizm de giderek güvenlik tarafından güçlendirilir.”

Yıllardan beri hâkim ideoloji tarafından insanların zihinlerine zerkedilen “düşman” metaforu ve bu metafor etrafında gelişen güvenlik ihtiyacı çerçevesinde değerlendirildiğinde, 11 Eylül sonrası Batı dünyasında artan bir hızla gelişen İslâm karşıtı düşünceleri anlamak zor olmuyor. Geçmişte komünizm marifetiyle sergilenen, insanın temel özgürlüklerinin güvenlik gerekçesiyle olabildiğince budandığı bu oyun, günümüzde başroldeki oyuncusu değişmiş şekilde yeniden sahnede. Modern insanın giderilmesi en elzem ve bu amaç uğruna da her türlü ahlâki ve insani değerlerinin çiğnenebileceği yegâne ihtiyacı yine “güvenlik”. Medyanın bilgi dezenformasyonuyla alabildiğine pompalanan bu “korku”, her türlü özgürlüğün rahatlıkla feda edilebileceği bir konuma evrilmek üzere. Yeter ki güvenli bir dünyada yaşamaya devam edelim. Zihnine bu kadar korku ve endişe tohumları ekilen “modern” insanımızın sağlıklı bir düşünce biçimi geliştirilmesi giderek imkânsız bir hâle geliyor ve bu durum rahatlıkla “bizden olmayan her şeye karşı” dogmatik, oldukça düşmanca bir düşüncenin iklimine girilmesine neden oluyor. Özgürlük mü? Irvin Child, makâlesinin sonunda bitirişi vuruşu yapıyor:

“Dogmatizm bir özgürlük korkusudur. Dogmatizmde özgürlüğü karakterize eden sürekli genişlemede bloke olmuştur. Eğer dogmatik olanın kabuğunu soyarsak, hemen daima kendi yarattığı duvarların içinde hapsolmuş, titreyen birisini buluruz.”

Korku, insanın kendisin eksik ve yetersiz hissetmesine neden olan bir duygudur. Karşısındaki güç her neyse, ona karşı çaresizdir. Bu durum, içten içe bir “ego zedelenmesine” neden olur. Bu ego zedelenmesi de beraberinde günümüzde oldukça popüler olan başka bir duyguyu ortaya çıkarır: öfke.

Görece olarak kendisinden daha “az” gelişmiş, medeni olmayan bir zümre tarafından bu kadar korkutulmak, elbette modern insanımız üzerinde bir öfke patlamasına neden olacaktır. Zaten özgürlüklerinin çoğunu da feda etmiştir. Bu durumda ister istemez hem bu öfkesini bastırmak hem de bu korkusunun üstesinden gelebilmek için çok başvurulan bir yöntem uygular: karşısındaki değersizleştirir, küçültür ve aşağılar.

Fakat bu duygu durumunun bir gerçekliği yoktur ve “duygusal mastürbasyon” diye tanımlanabilecek, geçici bir rahatlama sağlar. Tehdit olduğu gibi orada durduğu gibi, kendi içindeki korku ve öfke de aynı açıklıkta varlığını sürdürmektedir. Fakat bu değersizleştirme operasyonu, insana bir nefes alma fırsatı verir. Bu geçici rahatlama duygusuyla avunur. O kadar da korkulacak bir şey yoktur.

İşte Four Lions, tam bu noktada, tam da bu amaca hizmet etmek amacıyla tasarlanmış, oldukça yetkin bir “ürün” olarak karşımıza çıkıyor. Böyle hassas sayılabilecek bir konuda, hem karşı tarafın tepkisini çekmemeyi hem de bu “mastürbasyona” malzeme sağlamayı başarıyor. Bunu da bir İngiliz kurnazlığı sayabileceğimiz şekilde yapıyor: ultra aptal bir Müslüman Tiplemesiyle.

Four Lions, bir taşla iki kuş vurma derdinde. Birinci kuş, inanılmaz bir şekilde abartılarak karikatürize edilen ultra aptal Müslüman tiplemesi oluşturarak, gelmesi muhtemel tepkilerin önüne geçmek. Sonuçta bu kadar moron altı zekâ seviyesine sahip Müslümanların, böyle terör eylemleri yapması imkânsız. Onun için de burada alınacak, kızacak bir taraf yok. Bizim çocuklar, kendi arasında eğleniyorlar sadece. Ama burada asıl sorulması gereken soru, bu kadar aptal tasvir edilen Müslüman imgesi, hangi zihinlerin mastürbasyonuna yarayacak?

Bir diğer kuş ise konuya Batı dünyasının bakışı elbette! Film alttan alta şu mesajı vermekten geri kalmıyor aslında: “Siz sakalına, cübbesine takılmayın. Asıl tehlikeli olanlar toplumun içine entegre olmuş gibi görünen, görece olarak daha ‘modern’ Müslümanlar! Haa ama onlar da aptal, o ayrı konu!”

Günlük ihtiyaçlarını nasıl karşıladıkları merak konusu olabilecek seviyede aptal bir grup radikal Müslüman’ın, Londra’da terör eylemi düzenleme macerasını anlatan bu film, mevcut absürtlük içinde, o çevrenin jargonlarını da zaman zaman karakterlerin ağzından dile getirerek “değersizleştirme” operasyonunu başarıyla uyguluyor. Gayet ipe sapa gelmez bir seyirde devam eden sohbetin orta yerinde, karakterlerinin birinin ağzından “cihad” ile ilgili oldukça uzun bir tirat dinleyebiliyoruz mesela. Ya da ekibe en son katılan bir “öğrenci”, bu kadar aptal insanların arasında kalıp her nasılsa “radikalleşebiliyor” ve üstüne üstlük bir süre sonra “Aptal Bayan Thistle, sınava girmek istemiyorum. Neden biliyor musun? Çünkü hayatta yeni bir amacın temellerini attım.” diyebiliyor.

Filme hâkim olan bu gerizekâlılık atmosferi içinde filmde az da olsa görünen “batılı tipler”de unutulmamış. Ama elbette onlar da aptal olmak zorunda çünkü bu Müslümanların karşısına beş yaşındaki çocuğu koysan dâhi sayılır. Onun için Batılı tipler de oldukça aptallar. Ama nedense onların aptallığı sürekli olarak “gözünün önündekini görememe” şeklinde cereyan ediyor. Tüm şüpheli, suç teşkil eden hareketleri önceden anlayamama gibi bir bilinç bulanıklığı içindeler. Burada film çuvaldızı kendine batırıyor ve toplumuna “Tamam, salak malak bunlar ama siz yine de akıllı olun, gözünüzü dört açın” mesajını veriyor.

Üstlendiği “komedi” filmi misyonunu, insanları güldürmenin dışında, “rahatlatarak”ta gerçekleştiriyor Four Lions. Filmin elde ettiği beğeni seviyesi göz önüne alındığında ileride benzer yapımların gelebileceğini tahmin etmek zor değil.

3 Mayıs 2009 Pazar

Image Hosted by ImageShack.us

Sponsorluğunda...:)

SineMaestro 2009